Yıllar evveldi, aile apartmanımızın üst katında dedemler otururdu o zaman da. Bu evin bir odası, o zamanlar asker kaçağı olan, eve ne zaman gelir de görürüz diye beklediğimiz sevgili dayıma aitti. Hatırlıyorum, bir gün yine üst kata anneannemin yanına çıkmıştım. Dayımın odasının kapısı aralıktı, küçüktüm ve meraklı bir küçüktüm. Odaya girdim, eski bir komodin vardı yatağın kenarında, kapısı tutmamış, açık duruyordu ve beni cezbediyordu tabii ki. Odaya girdiğim gibi oraya yöneldim ve başladım keyifle komodinin içini karıştırmaya... Anlamadığım bir sürü ıvır zıvır evraklar, eski notlar, defterler ... Nıçç yok! Hiçbiri o an, o yaramazlığın hakkını verecek buluntular değildi. Taa ki renkli bir dergi kapağı görene kadar. Mavi Zemin üstüne ,yeşil beyaz bir başlık: OGNİ. Mayıs-Haziran 1994- Sayı:4. Okumaya başladım. Laz edebiyatı diyor, Lazca Gramer diyor... İnanılmaz heyecanlanmıştım çünkü bulduğum şey baştan sona ruhuma hitap ediyordu.
İstanbul'da doğmuş, büyümüş bir Laz olmama rağmen Lazca' yı çok iyi anlayabiliyordum.Evimizin içinde, anne ve babam kendi aralarında ve benimle Lazca konuşurlardı ve bulunduğumuz muhit de memleketten farklı değildi. Bu sebepten olsa gerek ben de Lazca'ya karşı bir ilgi vardı. Büyük şehirde büyüyen bir çocuk olarak, farklı bir kültüre sahip olduğumun farkındaydım o zamanlarda da ve bu farklılık benim çok hoşuma gidiyordu. O yüzden OGNİ ile karşılaşmam ve bir kaç ufak karıştırma çalışmasından sonra 5.Sayı OGNİ yi bulmam benim için çok önemliydi. Sayfaları sararmıştı, eski ve önemli bir şey bulduğumun kanıtıydı işte bu durum. İkisini de aldım, yatağın üstüne zıpladım, sayfaları çevirmeye başladım. Değişik şekillerde yazılmış bir şeyler vardı ilk sayfalarında, anlamıyordum... Lazca şiirler yazmışlar, uzun uzun kitap gibi yazmışlar!Hem de Lazca ! Lazc yazılanları biraz okumaya çalıştım, tanıdık kelimeler gördüm, hoşuma gitti. Okumaya devam ettim; bir sayfada karikatür vardı; bir tulum çalan bir tulumcu ve onun arkasından gelen fareler. Niye bilmiyorum, belki de bize ait bir şeyleri, anne babamın dışında tanımadığım insanlar tarafında da yazılmış, çizilmiş olması ilgimi uyandırdı. Bu karikatürü görünce daha da keyiflendim. Eve indiğimde, hemen bir kağıda karikatürü kopyalamaya çalıştım ve duvarıma konduruverdim. Derginin arka kapağında, alfabeyi öğreten resimli bir not vardı. Onları ezberlemeye çalıştığımı hatırlıyorum. Daha sonra o dergiler uzun bir süre bende kaldı. Dayım onları aradıysa da benim almış olabileceğim aklına gelmemiştir illaki :) Velhasıl-ı kelam, nereden nereye... O zamanlar bir dergide Lazca yazılmasına çocuk aklımda şaşıran ben, şimdi Lazca kitap okumanın inanılmaz keyfini yaşıyorum.
Şimdi nereden aklıma geldi bilmiyorum, ama bu karikatürü hatırladım ve çizerini anımsamaya çalıştım. Çok geçmeden, sağ olsun google imdadıma yetişti ve o meraklı çocuğun Lazca'ya olan ilgisinin artarak devam etmesine katkı sağlayan Sayın Yaşar Babalık'a ait ''Fareli Köyün Tulumcusu'' karikatürünü buldum.
Böylece, ilk sayısını 1993'te çıkaran OGNİ, ardından edilen tüm kavga,gürültüye rağmen Lazlar ve Ebru için önemli bir milat olmuş oldu.
Kaite...
Merak edenler için: http://tr.wikipedia.org/wiki/Ogni