24 Kasım 2011 Perşembe

FALUN GRUVA ( Falun Madeni)

Bugünkü yazımın konusu, Erasmus amacıyla buluğum İsveç'in Dünya Mirası listesindeki şehri Falun'un  yine Dünya Mirası listesindeki bakır madeni ''FALUN GRUVA''.
      Tam 3 aydır burada yaşamama rağmen bir türlü zaman ayırıp bu madeni görmeye gidememiştim. Sonunda yine bir grup gezisi oldu:)
       Bu madenin hikayesi oldukça ilginç ve eski. Hikayelerle ve efsanelerle dolu. Madenin hikayesi Demir çağında başlıyor. Tahminlere göre MS.700'lü yıllarda kazılmaya başlanmış ama daha eski olabileceği de söyleniyor. Madene ait en eski sözleşme 1288'e ait. 1600'lerde İsveç'in  gücünün doruğunda olduğu yıllarda bu maden avrupanın bakır ihtiyacının üçte ikisini karşılıyormuş. 1687 de çok büyük bir yıkım geçirmiş. Ancak yine çok büyük bir şansla İsveçlilerin 'midsummer' dedikleri eğlencelerin yapıldığı geceye denk gelmiş olması sebebiyle tek bir kişi bile hayatını kaybetmemiş. 2000 yıldır bağımsız bir şekilde işletilen bu mağden 2001 yılında Unesco Falun'u  madencilik hayatı ve köy yaşamıyle birlikte Dünya mirası listesine aldı.
Toplamda 30 milyon ton cevher  çıkartıldı ve bunlarda 10 milyon tonu son 100 yıla ait.


Semila kafamdaki konsepte uygun olarak bir fotoğraf çekmeye çalıştı ama pek istediğim gibi olmadı :)


Madene yolculuk başlasın

Alba ve Cristina



Madenin içindeki tünellerden geçiyoruz

     




Madene iniş hazırlığı


Madenin dışarıya nasıl çıkartıldığı anlattılar ve bu sistem bir nevi asansör görevi görüyormuş, öyle ki bazen madenciler dahi bu düzeneğe atlayıp dışarıya çıkıyormuş.

Madenin bir zamanlar Avrupa için dahi çok önemli olduğundan bahsetmiştim.bu imzalar bu önemli madeni ziyaret eden İsveç krallarının imzaları


Burası bir kazı alanı, buraya ''yeni yıl hediyesi'' demişler.Buradaki cevheri bulduklarında yeni yıl akşamıymış.Bu sebepten o günün anısına oraya bir de yılbaşı ağacı koymuşlar. Rehberimizi anlatığına göre bu yılbaşı ağacı çok uzun süreler bu şekilde canlılığını korur vaziyette yaşayabilirmiş, maden şartlarında olsa dahi.

Rehberimiz madenin içinde madencilerin nasıl bir hayat sürdürdüklerini anlattı ve onların yaşam alanlarını gösterdi. Her şey onların bıraktığı şekilde muhafaza edilmiş.
     

22 Kasım 2011 Salı

FINLANDIYA- HELSINKI

Bu yazıyı kaleme almakta oldukça geç kaldığımın farkındayım, ister inanın ister inanmayın ama seyahat sonrası yoğun bir  çalışma temposuna girdim. Bu gecikmenin sebebini böyle açıklayabilirim.Eveet şimdi gelelim hikayemize:

Koridordaki sevdiğimiz arkadaşlarımızdan biri olan Edgar, bir gün bize 3 gün 2 gecelik bir sürede ( gidiş-dönüş) Stockholm'den Helsinki'ye giden bir gemi seferinden bahsetti. Aslında seyahat Helsinki'yi gezme amacından çok gemide eğlenmek amacıyla düzenlenmiş ancak biz her ikisinin de tadını çıkardık. Tayfaları sayıyorum şimdi: Uganda'dan Edgar, İspanya'dan Cristina,Alba ve Marta, Çek Cumhuriyeti'nden Radim ve Türkiye'den Esra, Mustafa ve bendeniz :)

İşte gemimiz 'Mariella'
Bu seyahati düzenleyen firmanın otobüsü bizi Falun'dan aldı, yolculuğun en bitmek bilmeyen kısmı bu kısımdı bence, yaklaşık 3-3.5 saatlik bir yolculuk sonrasında Stockholm'e, geminin kalkacağı limana vardık. Yolculuk edeceğimiz gemiyi gördüğüm zaman ağzım açık kalmıştı. Koskocaman bir gemiydi bu, gerçekten koskocaman, sonradan fark ettim ki sadece yolcu taşıma amacıyla da kullanılmıyormuş gemi, en alt kısımda nakliyat tırları ve gemideki insanların araçlarının olduğu bir bölüm vardı. 
Herkesin yüzünde bu dev gemiye binecek olmanın heyecanı vardı. Biletlerimizi aldık ve sonra gemiye geçiş başladı. Bir an sandım ki hava alanındayım da uçağa gidiyorum. Aynı hava alanlarında gördüğümüz hörgüçlü köprüler, yürüyen merdivenler yüksek dev çelik ayaklar derkeeeen, hoop işte geminin içindeydik. Hayatımda ilk defa bu tarz bir yolcu gemisine bindiğim için gerçekten etkilenmiştim gördüğüm manzaradan çünkü o girişten geçtikten sonra sanki bir otelin içindeymişim gibi hissettim kendimi. Yani nasıl anlatsam, sarı parlak ışıklar, restorantlar, alışveriş merkezi, oyun makinaları, merdivenler,asansörler ... İlk şaşkınlığımı atlattıktan sonra kamaralarımızı bulmak için dolanmaya başladık. Biletleri ucuza aldık diye seviniyorduk ama meğersem bizim kamaralarımız arabaların bulunduğu katın bile altındaymış:)) Yani denizin altında yolculuk ettik, uyuduk resmen. Bu arada unutmadan söyleyeyim, gemi  sanırım kaptan köşküyle beraber 9 katlıydı. 
Miçolar :)
       Odalarımıza yerleştikten sonra, geminin en üst katına , açık olan güverte kısmına çıktık ki Stockholm'ü bir daha bu kadar tepeden ve farklı açıdan görme şansımız olmayacaktı. Dondurucu bir hava vardı, gerçekten çok soğuktu.Soğuğa  rağmen manzara ve çektiğimiz fotoğraflar, eğlencemiz değdi o soğuğu çekmeye.
      Geminin limandan ayrılmasıyla birlikte, içeride de müzikli eğlenceler başladı.Biz de bar kısmına geçtik. Çook eğlendik çoook:) Ama asıl anlatmam gereken şey bizim eğlencemiz değil yine ağzımı açık bırakan  70'lik dedelerin ninelerin huşu içindeki dansları !! Evet kesinlikle abartmıyorum ortalama yaşları en az 60 edecek bir grup vardı gemide ve bu nine-dede grubu yorulmak bilmeden ahenkle ve aşkla eşleriyle birlikte dans ediyorlardı. Şimdi bu durumu başka bir Avrupalı'ya anlatsam herhalde şaşırmaz ama siz benim şaşkınlığımı anlamışsınızdır. İnanın onları izlemekten o kadar büyük keyif aldım. Hatta o kadar etkilendim ki bazı kararlar aldım hayatımla ilgili:)) O dansları nasıl bir fotoğraf karesiyle ölümsüzleştirmedik bilmiyorum ama gerçekten tarif edilemez bir manzaraydı. Tek kelimeyle; hayran kaldım.
     Sabah erken uyanmış olmamıza rağmen çok hareketli bir gece geçirdik ancak ertesi sabah gemimiz , yanlış hatırlamıyorsam 9.30 gibi Helsinki limanına varmış olacaktı ve bu da sabah erken kalkmamız gerektiği anlamına geliyordu.Kısacası uyuduk:) Ertesi gün erkenden uyanıp Şehirde geçirebileceğimiz saat kısıtlıydı akşam 16.30 gibi tekrar gemiye dönmemiz gerekiyordu.( saatleri yanlış hatırlıyor olabilirim)

Limandaki Sınır Kapısı 
    Vee işte hoşbulduk Helsinki...
Vallahi Japon turistler gibi makinalar elimizde akşama kadar şipşak gezdik. Tabi Japon turistlerden tek farkımız sadece göz yapımız değil, elimizdeki kamera farkıydı da, ama neyse bu hassas konuya değinmeyeyim, ona da bir çözüm bulacağız umarım yakında;)

      
Yazımın bu kısımdan sonrasını gezdiğimiz gördüğümüz yerleri anlatarak sürdüreceğim. Ancak başlamadan ekleyeyim, Helsinki'de de bir kebap dükkanı bulduk ve burada da Türkçe konuştuk:) bu gerçekten çok güzel bir duygu. Dünya insanı olmak deyiminin anlam kazandığı anlardan biri oluyor böyle zamanlar.  

MERCEDES TAXI

Daha limandan dışarıyı adımımı atar atmaz bir ilk daha gördüm. 'Mercedes taxi' . Burada şunu söylemek tam yeri olacak, Finlandiya da  diğer İskandinavya ülkeleri gibi kişi başı gelir seviyesi , yaşam standartları ve refah düzeyi yüksek bir ülke. 1995 yılında İsveç,Avusturya ile birlikte AB üyesi olmuştur.


SENATE SQUARE-SENATO MEYDANI
 Burası 1900'lere kadar ticaretin ve sosyal yaşamın merkezi konumundaki bir meydanmış. Bugün meydanda birçok elyapımı ürünler satan dükkanlar ve restorantlar var.


Havis Amanda Heykeli'ni yapan  Vallgren'e göre Baltık Denizi'nin kenarında bulunan bu kadın heykeli Helsinki'yi ve onun yeniden doğuşunu temsil ediyormuş.
HELSINKI ŞEHIR MERKEZI VE HAVIS AMANDA HEYKELI
Bu Uspenski Katedrali  1868 yılında tamamlanmış ve Batı Avrupa'nın en büyük ORTODOX Kilisesi. 14 tane altın kubbesi bulunuyor. Altın kubbesi ve kırmızı renkli kremitleriyle Rusya'nın Finlandiya tarihine olan etkisinin en açık şekilde görüldüğü sembollerden biridir.
USPENSKI KATEDRALİ

İçerisine de girdik.girdiğimiz sırada ayin yapılıyordu , yasak olmasına rağmen bir iki kare yakalayabildik.İşte:



HELSINKI KATEDRALİ VE SENATO MEYDANI


Bu meydan 1822-1852 yılları arasında  yapılmış. Bu meydan 4 tane önemli binanın oluşuyor: Helsinki Katedrali, Hükümet Sarayı, Helsinki Üniversitesi'nin ana binası ve Finlandiya kütüphanesi binası.

NATIONAL MUSEUM OF FINLAND - ULUSALTARİH MÜZESİ

 ULUSALTARİH MÜZESİ VE ben :D
Bu müzeyi de gezmiş olmaktan çok mutluyum  her ne kadar bizim Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Arkeoloji Müzesi kadar etkileyici olmasa da yine de adına yakışır çok güzel bir müzeydi, yeterli zamanımız olmadığı için biraz koştura koştura gezdik ama yine de iyi ki girmişiz içeriye dedik.




Buradan sonrasını kısa kesiyorum artık önemli kısımları anlattım, vallahi yazı yazmak hiç kolay bir şey değilmiş kitap yazanları hiç düşünemiyorum. tutuldu hertarafım, yarın sabah ders var şimdilik idare edin bukadarıyla ayrıntıları da Türkiye'de anlatayım da bir esprisi kalsın işin ;))

 STOCKHOLM' E YAKLAŞIRKEN GEMİDEN
 Bu son fotoğraflar gemideki son sabahımıza ait, gemi Stockholm'e yaklaşmak üzere. O sabah Bayram sabahı ayrıca, geminin güvertesinde bayramlaşıyoruz:) Bu manzaraları görmek için erkenden uyandık ve güverteye çıktık hava yine keskin soğuk ama fırsat kaçmaz:) Çok güzel manzaralarla gemimizi limana demirledik ve Helsinki macerası da burada bittiii.Bir sonraki macerada görüşmek üzere , sevgiyle kalın.

Mcitamurunxi