Tüm bu koca 45 günü anlatmak, yazmak isterdim sizlere ama benim tembelliğim yüzünden bunlar sadece hafızamda ve fotoğraflarımda kalan anılar olacak:) Üzgünüm:)
İsveç'ten ayrıldığım zaman ,dönüşümde bazı kararlar almış ve kafasında bir takım planları belirlenmiş bir Ebru olarak geri döneceğimi söylemiştim kendime. Öyle görüyorum ki dar zamanlarda almam gereken kararlar ve yapmam gereken şeyler olmasına rağmen , sonuçta hiç de fena görünmüyor vaziyet. Bence gayet başarılı hatta.
Geldiğim gün yağmurlu ve karanlık bir havayla karşılamıştı İstanbul beni. Sanki sen de nereden çıktın şimdi, bu ne zamansız geliş der gibiydi. Pek kulak asmadım çünkü onun için değil özlediklerim için gelmiştim. Öyle de oldu , dolu dolu geçirdiğim günlerde yeterince özlem giderdim. Kardeşcağzımla gezdim, kendisine bir kaç güzellik yaptım, bu sene üniversiteyi kazanması için biraz gaza getirdim onu, üni. hayatının güzelliğini ballandıra ballandıra anlattım.En güzeli ise uzun zamandır bir araya gelemediğimiz Burcu'nun Çanakkale'den gelmesi oldu. Burcu, Buket ve Ebru artık bir araya geldiklerinde konuşacak çok şey birikmiş oluyor, hayaller ve hayatlar daha büyümüş oluyordu. Ama biz bu dar zamana bu sefer sıkıntılarımızı sokmadık, eğlendik, horon oynadık, rakımızı içtik, güzel olduk keyiflendik yeri geldi sinirlendik, kızdık küfür de ettik :))) Sonuçta yine bize dair anılar bıraktık bu şehre ve Burcu Çanakkalesine Buket yurduna Ebru'da evine döndü. Bir daha ne zaman bir araya geleceğimizi bilmeden ama yazın mutlaka görüşmek üzere hoşçakalın dedik birbirimize.
Şimdi şöyle İstanbul'a geldiğimden beri neler yapmışım bir sıralamak istiyorum. İlk haftam genelde evde dinlenmekle geçti, ailemle evimle özlem giderdim.İlk hafta sonu Bolu'ya gittim, Laz Kültür Derneği ve Kafkas Dernekleri Federasyonu ile bir ortak akıl arama toplantısına katıldım.2 gün boyunca konuştuk, tartıştık, eğlendik yeni insanlar tanıdım ne güzel insanlar tanıdım.Çok verimli ve bence başarılı geçen bir haftasonu toplantısının ardından tekrar yollara düştük.Dönüş yolunda da çok güldük:)) Daha sonra Kırklareli'ne biricik teyzeciğimi ziyarete gittik annemle. Benim yakışıklı Umut'um büyümüş küçük adam olmuş, artık Ebru ablasının anlattıklarını dinliyor, onunla oyunlar oynuyordu.Umut'u kapıda gördüğümde zamandan korktum, ne kadar çabuk ilerlediğini yüzüme çarptı.Teyzeciğim bize çok yabancı ve uzak olan bu şehirde yaşamaya alışıyor, en büyük dayanağı olan Umut'unu büyütüyordu. Her ailenin zor zamanlardan geçtiği olmuştur, o da bu dönemi en az hasarla atlatmaya çalışıyor sabırla gün sayıyordu:) Daha çok kalmak isterdim onlarla elbette ama zamanım azdı ve yapmak istediğim şeyler vardı daha, o yüzden tekrar yola düştük geldik İstanbul'a.Aynı günün akşamında Buket'le otobüste buluştuk:)) ( evet otobüste) ve Fuat Saka'yı dinlemeye gideceğimiz Kadıköy Livane'ye geçtik. O çok özlediğim İstanbul boğazının kokusunu da içime çekmiş ve vapur seyahatini de bu arada yapmış oldum. Biraz gezindikten sonra Livane'yi bulduk, bu arada Burcu yola çıkmıştı ve yetişmesini bekliyorduk programa.O da hiç beklemdiğim bir hızla yetişti ve süprizlee geldi masamıza koşturdu:))) O gecenin benim ayrı bir güzelliği de vardı. Çok uzun zamandır karşılaşmadığım çok sevdiğim, benim için değerli bir insan olan Oktay Üst'le karşılaştım. Ne çok şey değişmiş, ben ne kadar büyümüşüm o ne kadar değişmiş şaşırdık konuştuk :)) Gecenin sonu da güzel bitti.Çok fazla ayrıntı vermeyeceğim bu kısım hakkında, gecenin sonu Burcu ve Buket'le aramızda yaşanmış ve bitmiş bir anı olarak kalacak :)) Metrobüs, taksi derkeen hooop evdeyiiz, kapıda kikirdemeler, herkesin uyuduğunu umarak kapıyı anahtarla açmalar ve parmak ucunda odaya ilerlemeler, sonra yatağa nasıl attım kendimi hatırlamıyorum:)) Ertesi gün yine yoğun bir gün olacaktı, Burcu'nun Çanakkale'den arkadaşları gelecekti , benim bir görüşmem vardı derken, kimi zaman korkunç ama sonunda çok güzel biten bir gece daha yaşadık, Niyazi Koyuncu'yu dinledik tulumun dibine vurduk, horonla sarhoş olduk:)
68'li emekli öğretmen yaşlı devrimci güzel çekmiş he fotoğrafımızı :)) Şerefe kızlar :) |